|
Aşk Sözleri Aşka Dair En Güzel Sözler... Hiçbir Aşk Sözlerle Anlatılmaz Ama Aşkın Değerini Yükselticek Sözler Vardır.. |
Sponsor Reklam Alanı | |
|
Seçenekler | Stil |
27-06-09, 14:25 | #21 |
Üyelik Tarihi: 02.12.2008
Mesajlar: 5.952
Beğendikleri: 3
Beğeni Puanı: 5
Tecrübe Puanı: 29
|
Kalbimin Sana İhtiyacı Var Sevdiğim!
Bunca yorgunluğun üstüne biraz durup dinlenmek istiyor kalbim. Bir omuza yaslayıp başımı, azıcık soluklanmak, hatta bir ömür boyunca güçlü görünmek adına tuttuğum gözyaşlarımı kollarında serbest bırakmak. Kalbimin Sana İhtiyacı Var Sevdiğim! İstediklerim aslında o kadar basit ki, belki de bana öyle geliyor. Yaşadığım sıkıntıları üstüne atmak değil derdim. Tam da tersi, bütün hepsini unutmak için sana koşmak istiyorum. Yangın yerine dönen şu kalbimi, aşkınla söndürmem gerek. Öyle uykusuzum ki gecelerdir, bilemezsin. Sensizliğin parçalayan ağırlığından olsa gerek, sürekli uyandığım huzursuz uykulardan, bedenim yorgun düşüyor. Sen gelsen, kafamı koyar koymaz dalıp gideceğim mutlu bir gecenin özlemini çekiyorum. Gittiğin her yerde izini sürerek, senin için delice, acınası bir hasretle ardından koşarak, hep bekleyerek, hep özleyerek geçiyor vakit. Ellerimizden kayıp giden şu zamanın geri dönüşü de yok üstelik, bundandır kavuşma telaşım. Hayatımı şöyle bir gözden geçiriyorum, ne kadar çok ertelediğim umut var. Seni ertelenmişler listesine koymak istemiyorum. Ne varsa yaşanılacak, tadını çıkarsak! Bir filmi izleyip gülsek mesela, patlamış mısır kokusu eşliğinde. Aşkı kıskıvrak yakaladığımız geceleri çoğaltıp, kendimizi sıyırsak bu dünyanın tüm gürültüsünden, olmaz mı? Bazen aklının içine girmek istiyorum. Ne düşündüğünü bilmek, yüreğinin içine sızarak, ne hissettiğini anlamak ve ne öğrendiysem bugüne kadar, hepsini unutarak, seninle yeniden başlamak ihtiyacındayım. Aklım, ruhum sende takılı kalmışken, gündelik hayata uyum sağlamak da zor aslında. Dostların kahve sohbetleri, bir film karesi, el ele yürüyen bir çift, gördüğüm her ne varsa, kaçışlarıma daha çok itiyor beni. Gün olur da usanırsa kalbim, bu uzun ve hiç bitmeyecek bekleyişlerden diye korkuyorum. Senden ayrılmak dert değil, kapatırız bir gece yarısı telefonları, kendimizi bitiririz birbirimizde. Sonra ne olur? Aklım ayrılığı kabullense de, başka bir ten tenime değdiğinde, yüreğim yine ihanet sayar bir yabancının gözlerime bakan gözlerini. Sana ait olmaktan vazgeçmem için, kalbimin bunu kabullenmesi gerekir, yoksa mantığım bitti diye çığlık atsın, ne fayda? Senin adını söylersem sevişirken, gittiğim yerde bir kitap görür ve seni aramak istersem ya da en sevdiğim şarkı çaldığında aklıma yine sen gelirsen, gerçekten senden ayrılmış sayılır mıyım? Sevdiğim, serin bir yaz gecesinin ortasında gelsen, hiç haberim olmadan, ansızın çalsan kapıyı, karşımda seni görünce gözlerim ışıldasa, sessiz bir çığlık atsam içimden, dakikalar boyunca sarılıp kalsak o kapının önünde. Balkonda bir güzel masa kursam, yanına da bir küçük duble koysam hasrete yakışır diye; sonra sen anlatsan yokluğunda neler yaptığını, ben gözlerinin içinde kaybolarak dinlesem. Ellerimiz kenetlense birbirine, hatta vücudumuz, sabaha kadar sarmaş dolaş uyusak yalnız rüyalara inat. Sen artık gelsen sevgili çünkü bu kalbin sana ihtiyacı var…. Aşk; Bir annenin gözlerinde gördüm yeni doğmuş bebeğine hayranlıkla bakarken, Şu adamın ellerinde gördüm yavru köpeği severken, Oradaki gelincikte gördüm uçurumun kenarında rüzgarla dans ederken, Ayın içinde gördüm geceye doğarken. Rabbim, şuracıkta sen bari gözlerimi yum Sen, bana en son kalan, ben senin en son kulun; Bu akşam, artık seni anmayan 'İstanbul'un Bomboş bir camiinde uyumak istiyorum. Ziya Osman Saba
|
|
Paylas |
27-06-09, 14:33 | #22 |
Üyelik Tarihi: 02.12.2008
Mesajlar: 5.952
Beğendikleri: 3
Beğeni Puanı: 5
Tecrübe Puanı: 29
|
seni sevmek
Gözlerinde denize sevdalanmaktır Dalgaların sesinde, martıların kanadında Seni aramaktır. Kumlara oturup, yokluğunda Senin yerinde dizlerime sarılmak, Dudaklarımda gözyaşımın tadı Adını fısıldamaktır esen rüzgara. Mum ışığı gibi titremektir belkide çisileyen yağmurda. Seni sevmek; Seni düşünmektir uykusuz haram gecelerde Mahsun, biçare üşümektir yokluğunda Gözlerini hayal ederken, kazımaktır ismini ranzaya Özlemektir, isyan etmektir. Ölürcesine birnefes çekmektir sonuna gelmiş sigaradan Belki de sensizliği yudum yudum içerken Bir şarkı sözünde göz yaşına sığınmaktır, seni sevmek. Gece kayıtsızken varlığıma Haykırmaktır binlerce kez seni sevdiğimi Karadenizin hırçın köpüklü dalgalarına. Bilir misin ki seni eklemenin seni yaşamak olduğunu Hiç umut ettin mi imkansızı? Bağırsam duyuramam ki, çok uzaklardasın, sesimi Ve ben durup dururken çaresiz hala Seviyorum seni Bir tutku bende dilsiz bir tutku bu Uçurumlarda sonsuz boşluğa düşmek gibi Ya da fırtınadan sonraki çığlık çığlığa bir sessizlik Dudaklarımda yalnızlığın tadı, seni sevmek Çaresiz aşkın peçesinde kıvranırken Cehennemin soğuk şelalesinde ıslanmak gibi Geceler boyu çaresizce seni seviyorum derken Belki de dünyanın en büyük günahını işlemek Seni sevmek Ben seni görmeden sevdim Yorgun gecelerde titreyen bir yetim bir öksüz yüregimde sevdim seni Ey gönül bahcemde büyüttügüm nazli cicek, Ey sevdamin adi, askin gercek anlami Bu hasret, bu gurbet söyle, söyle ne zaman bitecek Aşk; Bir annenin gözlerinde gördüm yeni doğmuş bebeğine hayranlıkla bakarken, Şu adamın ellerinde gördüm yavru köpeği severken, Oradaki gelincikte gördüm uçurumun kenarında rüzgarla dans ederken, Ayın içinde gördüm geceye doğarken. Rabbim, şuracıkta sen bari gözlerimi yum Sen, bana en son kalan, ben senin en son kulun; Bu akşam, artık seni anmayan 'İstanbul'un Bomboş bir camiinde uyumak istiyorum. Ziya Osman Saba
|
|
Paylas |
27-06-09, 14:36 | #23 |
Üyelik Tarihi: 02.12.2008
Mesajlar: 5.952
Beğendikleri: 3
Beğeni Puanı: 5
Tecrübe Puanı: 29
|
bir ütopyadır SeNi SeVMeK
Binlerce yıldır suçunun ne olduğunu bilmeden kürek cezasına çarptırılan hükümlünün, bir gün özgürlüğüne kavuşacağını hayal ederken, gözlerinde saklı kalan son umudu korumak için direnmesi gibidir SENİ SEVMEK.... Uysallığa direnmekten vazgeçip, sonsuz minik dalganın çırpınmasıyla oluşturduğu bir deniz fırtınasıdır SENİ SEVMEK...... Azaldıkça çoğalmanın çelişkisinden doğan, ne yapamayacağını bilemeden dolaşan, şaşkın, ürkek kaybolmuş yolların yolcusu olmaktır SENİ SEVMEK... Gözlerini kapatıp mutluluğu çizmek yüreğime, hayalini kurmak sadece, hiç görmediğin, hiç yaşamadığın bir ülkede kalabalıkta hiç görmediğim ellerinin sıcaklığıyla kaybolmaktır SENİ SEVMEK.... Yangınlara su serpmek, karanlıktaki kabuslardan uyanmak, elimi her uzattığımda kaçışını görsem de korkaklık değildir sevmek, yokluktan var etmek kendi küllerimden yeniden var olmaktır, SENİ SEVMEK... Dinlediğin bir şarkıda ağlarken, göz yaşlarının mavi bir nehir gibi akarken olmayan varlığının hayaline sarılıp uyumaktır, hiçbir zaman olmayacağını bilerek karanlıkta acılarla dans eder gibi aydınlığı beklemektir SENİ SEVMEK.... Bir ütopyadır SENİ SEVMEK, susuz çöllerden çıkıp gelmektir derin akan sulara...seni sevmek, hayat, masal, rüya, hayal....? Aşk; Bir annenin gözlerinde gördüm yeni doğmuş bebeğine hayranlıkla bakarken, Şu adamın ellerinde gördüm yavru köpeği severken, Oradaki gelincikte gördüm uçurumun kenarında rüzgarla dans ederken, Ayın içinde gördüm geceye doğarken. Rabbim, şuracıkta sen bari gözlerimi yum Sen, bana en son kalan, ben senin en son kulun; Bu akşam, artık seni anmayan 'İstanbul'un Bomboş bir camiinde uyumak istiyorum. Ziya Osman Saba
|
|
Paylas |
01-07-09, 19:34 | #24 |
Üyelik Tarihi: 02.12.2008
Mesajlar: 5.952
Beğendikleri: 3
Beğeni Puanı: 5
Tecrübe Puanı: 29
|
Bu Gece Biraz!
Bu gece gönlüme yağmur yağıyor Korkularımla yüzleştim bu gece. Hayallerimle kavga ettim, Umutlarıma kızdım biraz Ve nefret ettim kalbimden, Böyle deli sevdiği için seni. Yokluğundan mıdır nedir bilmem Biraz yalnızım bu gece. Saatler mi zor geçiyor, Ben mi çok kaldım dünya da Ya da çok şey mi bekledim hayattan bilinmez ama Biraz üzgünüm bu gece. Ağlayasım yok, gözlerim dolu. İçim suskun, dudağımda adın. Kırdın mıyım sana nedir bilmem, Biraz canım sıkkın bu gece. Kapıyı çalsan koşup açarım da Gelmesen daha mı iyi olur ne, Ben mi bıktım yanlış aşklardan Aşkın kendi mi yanlıştır bilinmez ama Biraz yorgunum bu gece. Kadere küfrü boş verdim, Yukarıyla zaten aramız açık, O, verdiklerini çok buluyor, ben az; Anlaşamadık gitti bu gece. Ben bu gece biraz üzgün, Biraz mahzun, biraz ağlıyasayım. Başım mı okşanmak ister, Gönlüm mü şımarmak ister, Tenim mi seni ister bilmem ama Çok kalmaz, Buralardan giderim bu gece... Aşk; Bir annenin gözlerinde gördüm yeni doğmuş bebeğine hayranlıkla bakarken, Şu adamın ellerinde gördüm yavru köpeği severken, Oradaki gelincikte gördüm uçurumun kenarında rüzgarla dans ederken, Ayın içinde gördüm geceye doğarken. Rabbim, şuracıkta sen bari gözlerimi yum Sen, bana en son kalan, ben senin en son kulun; Bu akşam, artık seni anmayan 'İstanbul'un Bomboş bir camiinde uyumak istiyorum. Ziya Osman Saba
|
|
Paylas |
07-08-09, 17:00 | #25 |
Üyelik Tarihi: 02.12.2008
Mesajlar: 5.952
Beğendikleri: 3
Beğeni Puanı: 5
Tecrübe Puanı: 29
|
Aklım ucurumun kenarında
Aklım uçurumun kenarında dolasır Firari düslerim...ha itti beni ha itecek Ömrüm iki damla yas olur kirpigimde dolasır Süzülür damla damla tohum olur topraga karısır Hüzün filizlenir gönül tarlam da Yaprak olur cicek olur dal olur Zakkum kokuları sarar etrafı Ve sen düşersin aklıma...hayalin canımda can olur Umut bir güvercin olur süzülür gökyüzüne Kanatları ben...rüzgarım sen sen olur Tut ruhumun ellerinden...caaan Götür beni aşk bahcelerine Sevda ırmagın da yıka tenimi Şefkatinle kurula sarıl bana...sarıl bana caan Giyindigim giysim ol Yorganım ol sevginle ısıt ört üzerimi bilsen...bir bilsen... nasıl yorgunum dardayım caaan!!!benim degil yaşadıgım hayat. Arsızca çalabildigimdir bana kalan Egreti düslerle avunurum Bedenin dar gelir ruhuma umut can cekişir Nasılda bitkinim...mecalsiz bicare kimligim Sen eey!!!kanatlarımda ki rüzgar Saçlarımda dolaş oksa tenimi dagıt hüznümü Rüzgarım ol güçsüzlügümde dermanım ol Varlıgınla sar benligimi Aklım firari... Sen,ben,rüzgar,güvercin,umut,uçurum Sen...gökyüzüm ool... Aşk; Bir annenin gözlerinde gördüm yeni doğmuş bebeğine hayranlıkla bakarken, Şu adamın ellerinde gördüm yavru köpeği severken, Oradaki gelincikte gördüm uçurumun kenarında rüzgarla dans ederken, Ayın içinde gördüm geceye doğarken. Rabbim, şuracıkta sen bari gözlerimi yum Sen, bana en son kalan, ben senin en son kulun; Bu akşam, artık seni anmayan 'İstanbul'un Bomboş bir camiinde uyumak istiyorum. Ziya Osman Saba
|
|
Paylas |
29-08-09, 14:26 | #26 |
Üyelik Tarihi: 02.12.2008
Mesajlar: 5.952
Beğendikleri: 3
Beğeni Puanı: 5
Tecrübe Puanı: 29
|
Gidenler Gider de Kalanlar Ne Yapar ?
Kalbinde kırıklık, gözünde yaş, fonda eskiye ait şarkılar… Bilirsin gelmeyecektir. Belki de gelecek ama… Kim bilir ne zaman…. Canını yakanları anlatamazsın kimseye. Anlatamazsın, çünkü gideni haklı çıkartacak hiçbir şeyin kalmamıştır elinde. “En azından” dersin… Sonra kelimeler düğümlenir boğazında. Çünkü “En azından…” diye başlayacağın cümleleri de götürmüştür. Bırak başkalarını, kendine bile açıklayamazsın birçok şeyi…. Yıllar önce gözünün içine bakara söylediği şarkıları şimdi başkasının kulağına fısıldadığını bilmek yakar canını… Bunu kabullenmek ne kadar zamanını alır ki bir insanın? Üç ay, beş ay, bir yıl… Bilemezsin…. Onu unutmaya çalıştığın zamanın süresiyle sevginin büyüklüğünün doğru orantılı olduğunu düşünürsün belki de…Hayır, bu yanlıştır. Belki de doğrudur ama işin özü bambaşkadır. Bazen öylesine başlayan, üç beş günlük zaman dilimini geçmeyen ilişkiler de kalbinde uzun süre kalır. Bunun nedeni duyduğun sevgiden çok gidenin sende bıraktığı izler olur. Belki de gidişinden daha önemli olan nasıl gittiğidir…. Sevgiler biter, insanlar bıkar, ayrılık zamanı elbet gelir çatar… İşte o zaman karşındaki nasıl canını yakmışsa, o kadar uzun zaman alır onu unutmak…. Sevgi değildir, her gece seni ağlatan, her sabah uyandığında aklına getiren. Daha fazlasıdır… Ama söyleyemezsin kimseye… Çünkü giden o kadar yaramıştır ki seni, açıklamasını yapamazsın. Her şeyden önce aldatmıştır… Başka birisi için terk etmiştir seni… Ve bunu aylar sonra, seni uğruna terk ettiğinden duyarsın… En çok da ne koyar insana biliyor musun? Kendi kendine dersin “Sen gitmek istedin de ben mi bırakmadım seni?” Keşkeler ardı ardına sıralanır. Keşke ondan duysaydım gerçekleri, keşke gelip kendisi deseydi ki ayrılmak istiyorum… Sonra dönüp geçmişe bakarsın. Senden af dileyen, seni bekleyen, seni tekrar hayatından görmek için elinden gelen her şeyi yapan kişi daha ayı dolmadan sana sırtını dönüvermiş… Belki de budur insanın canını asıl acıtan… Dedim ya… Gidişi koymuyor, koymuyor da, nasıl gittiğini düşündükçe canı acıyor insanın… Düşünmek istemiyorsun ama her şey birden onu hatırlatıyor. Ağlamak istemiyorsun ama birden gözlerin doluyor… Gidişine değil nasıl gittiğine ağlıyorsun. Nelere tercih etmiş beni, diyorsun. Sonra düşünüyorsun… Belki de intikamdı derdi, diye. Ne intikamı mı? Yıllarca yaptığı hatalarını affetmekten usanıp her defasında “Artık ayrılalım” cümlesini duymanın acı intikamı. Artık güçlüyüm ve ben seni terk ediyorum mesajını vermek istedi herhalde, dersin. Ama karşındaki intikamını yanlış almıştır. Çünkü ayrılıkla aldatma aynı değildir. Sen öncesinde defalarca ayrılmışsındır ama o seni aldatmıştır… İçinden hissedersin. Dünya küçük, ahım büyük… Bir yerden elbet çıkacak karşıma, dersin… Ama çıkınca onun yüzüne nasıl bakacağını hiç düşünmezsin. Sen terk edilensindir artık. Hayır, sadece bu kadar değil başka birisi için terk edilensindir. İlki değil de ikincisi yakar insanın içini… Aradaki farkı anlamadan, senden intikamını alarak gitmiştir giden… Dönse ne olur ki? Öyle yanlışlar vardır ki, ne gidenin geri dönüp af dilemeye yüzü vardır, ne de gelse bile senin affedecek gücün vardır. Utanırsın affetmeye… Belki yine gelir bakar sözlerine… Sanki günahsız gibi…. Ama sen nasıl affedebilirsin ki? Merak içinde ettiğinde açılmayan telefonları, acil işim var ben seni sonra ararım diye sürekli ertelenmelerini… Hem de başka birisi için…. Pencereden dışarı baktığında düşünürsün, acı gerçeklerle yüzleştiğimde de böyle yağmur yağıyordu. Hem pencereme hem yüreğime… Sevgiler eskir, sevgiler biter… İnsan eninde sonunda bunu kabul etmek zorunda kalır. Ama giden neden bu kadar gürültülü bir şekilde ayrılır ki yüreğinden… Vakti geldi…. Her şey gibi ayrılığın da… Her giden bir parçanı götürür senden. Bir sonraki sevgilerin biraz daha yaralıdır sanki. Gelen de senden farklı değildir. O da yaralanmıştır bir önceki ilişkisinde… Saklı kalan anılar gün ışığına çıkmaz belki hiçbir zaman ama onlar ordadır. Gözünü her kapattığında, ortak şarkınızı her dinlediğinde, her resmine baktığında… Onu unutulmaz kılan gidişi değil, gidiş şekli olur. Sessiz sedasız biten aşklar da acıtır elbet insanın ruhunu. Ama hiçbir şey aldatılmanın verdiği acı gibi olmaz. Olamaz… Yolu açık olsun dersin ama ne fayda… Kalbin de öyle der mi? Hayır… Nasıl üzdüyse beni, kendisi de aynı acıyı yaşasın der… Doğru mu yanlış mı bilmem… Tek bildiğim içine attığın büyük sıkıntıyı dilinin ucuna kadar getirip de paylaşamamandır… Öyle de olması gerekir belki… Paylaşsan ne olacak ki?... Beni bırakıp gitti… İşte yüreğindeki tarifsiz acının özeti… Hem de başka birisiyle… Başın önünde, gözlerin yaşlarla dolu, fısıldarsın bu cümleleri en yakın dostuna. Seni anlamaz mı? Anlar elbet… O da bilir neler olup bittiğini küçücük kalbinde… O, sürekli gideni düşünmenin seni daha çok kırmaktan başka işe yaramayacağını, artık başını kaldırıp önüne bakman gerektiğini söyleyecek. Yani doğru olanı… Ama hangi doğru yaralanan duygularını iyileştirecek? Hangi doğru gözyaşlarını durduracak? Gözün gibi baktığın kişi, artık başkasına ait. Buna mı üzülesin? Yoksa başkası için seni artık hayatından bir toz bezi gibi atmış olmasına mı? Her bitiş üzücüdür… Son sözler çıkmaz bir türlü akıldan. Ama senin hatırlayacağın bir son sözün bile yoktur. Bunca yıllık ilişkinin bitiş cümlesi yoktur sadece üç nokta ve soru işaretleri kalır… Nerde hata yaptım? Bende neyi bulamadı da bir başkasını tercih etti? Üç günlük değil yıllanmış bir ilişki böyle mi bitecekti? Bu soruların hiçbir önemi yok. Çünkü cevabını verebilecek tek kişi de artık hayatında yok… Elbette ayağa kalkacaksın, başını önüne eğdiren bir gün kendisi eğecek başını önüne. O da sana yaptıklarını anlayacak. Haberin olsun ya da olmasın vicdanının sesi de onu uyutmayacak geceleri… Zaten bu hep böyle olmamış mıdır? Yapılan her kötülük insanın kendisine geri döner. Döktürülen her gözyaşı kendisini bulur. Açılan her yara kapanır. Giden elbette bir gün geri dönmeyi ister… Bir gün bir yerlerde seni yürekten sevecek, sana gerçekten değer verecek belki kalbi yaralı ama hala gerçek sevgiyi arayan birisi çıkacak… Geçmişin geçmişte kalacağını, bundan sonrasının gelecek ve sana değer veren insanlar olduğunu anlayacaksın… Biliyorum sadece biraz zamana ihtiyacın var. Kırılan kalp günü geldiğinde eskisinden daha sağlam, daha sevgi dolu olacak… Çok sevdin, yanıldın… Yanlış insanı hayatına soktun ve o da hak etmediği büyük sevgiyi bonkörce kullandı. Zamanı geldiğinde senin sevginin değerini bilen de çıkacak sana gerçek sevgiyi gösteren de… Sadece zaman… Birazcık zaman… Uyandığın her yeni gün eskiden bir adım daha uzaklaşıyorsun. Bir gün uyandığında yaşanan acıların, çekilen bütün sıkıntıların sadece birer ‘anı’ olduğunu göreceksin. Sadece o güne kadar içinde umudun, dilinde duan ve kalbinde sevgin eksik olmasın… Aşk; Bir annenin gözlerinde gördüm yeni doğmuş bebeğine hayranlıkla bakarken, Şu adamın ellerinde gördüm yavru köpeği severken, Oradaki gelincikte gördüm uçurumun kenarında rüzgarla dans ederken, Ayın içinde gördüm geceye doğarken. Rabbim, şuracıkta sen bari gözlerimi yum Sen, bana en son kalan, ben senin en son kulun; Bu akşam, artık seni anmayan 'İstanbul'un Bomboş bir camiinde uyumak istiyorum. Ziya Osman Saba
|
|
Paylas |
29-08-09, 14:39 | #27 |
Üyelik Tarihi: 02.12.2008
Mesajlar: 5.952
Beğendikleri: 3
Beğeni Puanı: 5
Tecrübe Puanı: 29
|
Seni Sevmekten Hiç Vazgeçmedim!
Mevsimler geçti, günler, geceler bitti. Yüreğimde bir çocuk inadıyla hala seni seviyorum. Kırgınlıklarım yok mu? Hem de öyle çok ki! Bir yanım alev alev yanıyor öfkeden, hatta nefret ediyorum senden. Sonra anlıyorum ki, aşk ve nefret kardeşler. Birbirlerini besliyorlar ıssız gecelerde. Kim yoksa yerinde, öteki dolduruyor boşluğu yürekte. Seni sevmekten hiç vazgeçmedim. Kimseye söylemedim belki ama için için kavruldum ayazlarda. Suskunluğumun sebebi ise utancımdır. Dostlarıma anlatamadıysam hala kalbimin adınla çarptığını, senin yüzünden. Kendimi seni severken yakaladığım anlar oldu. Bunca zamana ve yaşananlara rağmen sevmekte direnen gönlüme, çıkarıp iki kurşun sıkmak istedim. Sonra aklımla kavga etti ruhum, bir zamanlar sevmeye layık bulduğun birini, şimdi böylesine inkar etmeyi kendime yediremedim. Sevda benim, kime ne? Üstelik yanımda da durman gerekmiyor, yüreğimin sana çarpması için. Yoksunluğun elbette doldurulamayacak boşluklar bırakıyor hayatımda, ama aşkın hepsi senden ibaret değil. Sana olan sevgiyi yüreğimde taşıyıp, koruyabilmek cesaretine sahibim. Sen olsan da olur, olmasan da! Kimsesiz gecelerin ağırlığına ekleniyor uykusuzluk. Bazen zor oluyor şu laf dinlemez kalbi sakinleştirmek. Ondan başka sıkıntım yok. Nasılsa her sabah doğan güneş gibi, kendime doğmayı becerebiliyorum. Güçlü kadınların kimseye ihtiyacı olmadığı yanılgısını silip atmak istiyorum gözlerinden. Herkesin sevgi dolu bir sarılmaya ihtiyacı var. Evdeki tüm elektrik işlerini yapıyor, para kazanıp ayakları üstünde duruyor olabilmem, yalnız uyanmak istediğim anlamına gelmez ki! Fakat sen daha güçsüz bir kadın istiyorsun, biliyorum. Sana ihtiyaç duyan, altında ezilmediğin, hatta biraz üstünlük sağladığın bir kadınla mutlu oluyorsun. Beni taşımak zor geliyor, farkındayım. Haklısın belki de, ben de erkek olsam senin gibi hisseder miydim diye düşünüyorum zaman zaman. İstemezdim! Birine “kadınım” diyeceksem, onun duruşuna da hayran olurdum. Şimdi, bir adama dediğim gibi… Her şeye rağmen, ben seni sevmekten hiç vazgeçmedim. Burnumun direği sızlıyor bazen hasretinden ama atlatıyorum. Hangi yara kabuk bağlamadan iyileşebilir ki? Sevmenin gerçekliği içinde duruyor anlamak, ben seni anladığım kadar seviyorum. Daha önemlisi, mutlu olduğunu bildiğim zaman daha çok büyüyor içimde aşkın. Ne zaman kendini yalnız hissedersen sevgili, kaldır kafanı gökyüzüne bak ve düşün. Bir yerde bir kadın, hala seni sevmekten vazgeçmedi…. Aşk; Bir annenin gözlerinde gördüm yeni doğmuş bebeğine hayranlıkla bakarken, Şu adamın ellerinde gördüm yavru köpeği severken, Oradaki gelincikte gördüm uçurumun kenarında rüzgarla dans ederken, Ayın içinde gördüm geceye doğarken. Rabbim, şuracıkta sen bari gözlerimi yum Sen, bana en son kalan, ben senin en son kulun; Bu akşam, artık seni anmayan 'İstanbul'un Bomboş bir camiinde uyumak istiyorum. Ziya Osman Saba
|
|
Paylas |
02-09-09, 17:25 | #28 |
Üyelik Tarihi: 02.12.2008
Mesajlar: 5.952
Beğendikleri: 3
Beğeni Puanı: 5
Tecrübe Puanı: 29
|
Hangi sehirsin sen?
Hangi sehirsin sen? diye sordu adam kadına Senin hic girmedigin bir sehrim dedi kadın usulca Ben,bilmedigim sehirlere gelmem dedi adam O zaman ezberindeki sehirler gibi gel bana dedi kadın. Gücüm yok diye düsündü adam...Bir ruha dokunmaya gücüm yok... Gelmeyecek diye düsündü kadın Ezber bozan olmayı düslerken,gel sen de izi kalmısları bende bul demek ne kadar zor. Ses'sizligi söylediler birbirlerine uzun zaman... İki hece gibi davrandılar birbirlerinden bagımsız Sanki araya girince zaman Sus pus olacaktı Pus us! Aralarındaki bag kopacaktı... Bekledi kadın Adamdan bir ısık gelmesini bekledi... Sen hangi sehirsen ben oyum demek istedi kadın! Adam kadını kendinden öteledi Bütün gece bombalanmıs bir sehirdi adam Düs'üncenin sıgınagı da yoktu Uykuda düs tarlasıydı Basınca yüregin patladıgı... Dili lal oldu adamın Bir daha kadınla konusmadı... Aşk; Bir annenin gözlerinde gördüm yeni doğmuş bebeğine hayranlıkla bakarken, Şu adamın ellerinde gördüm yavru köpeği severken, Oradaki gelincikte gördüm uçurumun kenarında rüzgarla dans ederken, Ayın içinde gördüm geceye doğarken. Rabbim, şuracıkta sen bari gözlerimi yum Sen, bana en son kalan, ben senin en son kulun; Bu akşam, artık seni anmayan 'İstanbul'un Bomboş bir camiinde uyumak istiyorum. Ziya Osman Saba
|
|
Paylas |
02-09-09, 17:30 | #29 |
Üyelik Tarihi: 02.12.2008
Mesajlar: 5.952
Beğendikleri: 3
Beğeni Puanı: 5
Tecrübe Puanı: 29
|
Bir düş gördüm kara adam!
Kararan geceme düşen bir yıldız gördüm düşümde, yalnız, yanık ve serseriydi. Aykırıydı dünya düzenine. Bir düş gördüm, kocaman bir adam bir taşın üstünde hüzün uçuruyordu lacivert göklere. Küçük bir kız sek sek oynuyordu. Yoldan baloncular geçiyordu; tüm balonları kaçırmış yüzleri mahzun. Çıkmaz sokakların esamisi okunmuyordu baloncuların içindeki çıkmazların yanında. Balonlar yok… Hayaller yok… Ekmek yok. Sonbaharın perçeminden salınanları avuçlarıma almaya kıyamazken ben, çiğneyip geçiyordu insanlar… Çiğnenen sanki sararmış yapraklar değildi, benim yüreğimdi. İçim eziliyordu. Caddelerce, sonsuz adımlık bir işkence, kalbimin üstünde bütün adımlar… Ben duruyordum insanlar geçip gidiyordu. Sokakların kuytularında birkaç dirhem yürek kalmış olsa gerek onu da karanlık gecemi vuslatsız zifire çeviren yıldıza bağışlıyordum. Dünyaya kafa tutmak için daha çok yüreğe ihtiyacı olacak, diyor; avutuyordum içimdeki boşluğu. Boşluk, kan revan… Avunuyordu. Ben avunmuyordum. Masalsı gecelerin koynunda gördüğüm düşlerden usanmamıştım da düşlerin keskin uçları neden hakikate teğet geçemiyordu; içim acıyordu. Yok, ağlamıyordum. Düşlerde gözyaşı yoktur; ıslanmaz yürek… “Düştür bu olsa olsa…” der, geçer. Bir kara çöldür, düşün ufkunda yürek… Gömüyordum lâl gözyaşlarını içimde kazınan taze mezarlara. Susturun mezarları, ne çok ölüm kusuyorlar, düşlerim ölüm kokuyor; öd kokusu gibi bir şey bu. Kalkıp giden düşler de oluyordu; düş görüyordum ben. Düş… Farkındaydım. Öyle ki, yanıldığımı bile bile sarılıveriyordum bu düşe. Nasıl bir düştü bu kara adam; yürek kırıntılarını alıp kaçıyordu martılar… Yasalarını çiğnemiş gibi düşler vuruyordu boynumu senin ellerinle. İnan yok hiç kinim… Sadece acı… Düşlerin de canı acır mı? Deme! Düştüğümden beri ellerinden kan kusuyor düşlerim… Düşlerim paramparça ve… Ve ben düşlerimi yakıyordum avuçlarımın sıcaklığında. Bir ah duyuluyordu, bir yanık tenden. Sek sek oynayamıyordu sarı bukleli küçük kız; taşı alıp kaçıyordu bir palyaço. Palyaçonun yüzünde haince bir sırıtış… Palyaçoyu -güler gibi ağlayan maskeyi- kim çizdi bu solgun yüze? Bütün güzel çocuklar sarı bukleli; gök gözlü idi. Ben değildim. Kim çizmişti ölümün nişanesini bu yüze? Koşuyordum palyaçonun ardından; yoruluyordum. Hayret! Düşte yoruluyordum. Palyaçonun elinde bir mahpustum; koştukça çember daralıyordu. Nasıl düştü bu? Nasıl? Elim kolum karabasanlara dolanıyordu. Bir el, bir bardaktan bir bardağa çığlık boşaltıyordu. Kararıyordu baloncuların balonlarının kaçtığı sema; palyaço bile kaybediyordu çaldığı sek sek taşını… Sarı bukleler; gök gözler soluyordu. Tüm düşler gibi bu da kâbusa dönüşüyordu. Zindanımı çıkarıp insanların suretlerinden kan revan çehreme çakıyordu cellât başı. Yok ağlamıyordum. Geçti. Çok geç… Taze mezarlarımdan çıkarmak için o zulüm-zedeleri… Tutsa diyordum semasına yapıştırdığım yıldızlar; bu sefer tutsa! Kaymasa… Ah ölüm… Şiirler tutuyordum. Şiirler yakıyordum; yanıyordum. Yedi harfli şiirler vardı yalnız düşü kırmızı olanların anlayacağı… Düşlerin de rengi olur mu? Deme! Düşler de kanar, sen yedi harfli şiirlerden yüz çevirince… Şiirleri de bağışlasam yıldızlara; tutunsalar göğümde; bu düş solmasa… Gök gözlü, sarı bukleli güzel çocuklar solmasa… Balonlar kaçmasa… Palyaço… Neyse… Sek sek oynayan kız, baloncular, palyaço düştü. Bir an elimdeydiler; bir an düşürüyordum. Ve sen de kara adam… Sen de düştün. Bir an avuçlarımdaydın; bir an sonrası yok oluyordun. Düşler de ağlarmış; bilmiyordum, bilmiyordun. “Düştü bu olsa olsa…” Hıçkırarak… Düşlerin de gözyaşları olur mu? Deme! Aşk; Bir annenin gözlerinde gördüm yeni doğmuş bebeğine hayranlıkla bakarken, Şu adamın ellerinde gördüm yavru köpeği severken, Oradaki gelincikte gördüm uçurumun kenarında rüzgarla dans ederken, Ayın içinde gördüm geceye doğarken. Rabbim, şuracıkta sen bari gözlerimi yum Sen, bana en son kalan, ben senin en son kulun; Bu akşam, artık seni anmayan 'İstanbul'un Bomboş bir camiinde uyumak istiyorum. Ziya Osman Saba
|
|
Paylas |
02-09-09, 17:33 | #30 |
Üyelik Tarihi: 02.12.2008
Mesajlar: 5.952
Beğendikleri: 3
Beğeni Puanı: 5
Tecrübe Puanı: 29
|
Benim olmayan sevgili….
Bir resim çizmek istedim sevgiye dair Kara kalemle değil rengarenk olsun istedim Gökyüzündeki yıldızlara benzettim seni Ben seni benim olasın diye sevdim sevgili Hep yanımda sadece benim ol istedim Yanlız gecelerime ışık saçmanı bekledim Ellerimi tuttuğunda sıcaklığını hissetmekti amacım Duymayı özlediğim sevgi sözcükleriydi sadece Ben seni benim olasın diye sevdim sevgili Gülerek yanağıma kondurduğun buselerin ardından Sevgi sözcüklerinle doruğa çıkmak istedim Tüm benliğinle yanımda hissetmekti seni Ben seni benim olasın diye sevdim sevgili Olmadı sevgili çizemedim o resmi ben Özlemlerimde kaldı gene renkli düşlerim Karakalemle çizilmiş dünyama dönüyorum ben Vazgeçiyorum renkli resimlerden ve senden Benim olmayan sevgili…. Aşk; Bir annenin gözlerinde gördüm yeni doğmuş bebeğine hayranlıkla bakarken, Şu adamın ellerinde gördüm yavru köpeği severken, Oradaki gelincikte gördüm uçurumun kenarında rüzgarla dans ederken, Ayın içinde gördüm geceye doğarken. Rabbim, şuracıkta sen bari gözlerimi yum Sen, bana en son kalan, ben senin en son kulun; Bu akşam, artık seni anmayan 'İstanbul'un Bomboş bir camiinde uyumak istiyorum. Ziya Osman Saba
|
|
Paylas |
Bookmarks |
Tags |
askı, askım, askımaskı, askımaŞki, istiyorum, yasamak, yaşamak, İstİyorum |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Fenerbahçe 76-55 Adana ASKİ | Usta | FenerBahçe | 0 | 14-04-18 16:20 |
Galatasaray 73–62 Adana ASKİ | yaren | Galatasaray | 0 | 04-04-18 20:40 |
Serdar Ortaç - İzin Ver Askım - Video Klip | Yumak | Türkçe Video | 0 | 27-08-14 20:20 |
Hadise - Nerdesin Askım - Video Klip | Yumak | Türkçe Video | 0 | 27-08-14 20:14 |
Kıyafetlerde Askı Trendi | Yumak | Moda | 0 | 08-11-12 23:23 |