Geri git   ParkSohbet.Com Forumları > > >

Sponsor Reklam Alanı

Yeni Konu aç Cevapla
 
Seçenekler Stil
Alt 19-05-21, 13:42   #1
Usta - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Üyelik Tarihi: 01.12.2008
Mesajlar: 56.033
Beğendikleri: 9
Beğeni Puanı: 38
Tecrübe Puanı: 19
Usta is on a distinguished road
Standart **Mareşal Fevzi Çakmak’ın Sultan Vahidettin’i savunması**

**Mareşal Fevzi Çakmak’ın Sultan Vahidettin’i savunması**

FEVZİ Pş. — Evvelemirde İstanbul’un esaret muhitinden kurtularak Ankara’nın hür muhitine geldiğimden dolayı Cenabıhakka hamd ve şükürler ederim (Alkışlar) ve beni lütfen karşılayan arkadaşlarıma amik şükranımı takdim ederim.

Efendiler, gerek padişahımız hazretleri ve gerek bendeniz 500 senelik baki payitahtımızın ilk defa düşman tarafından işgali faciasını görmek bedbahtlığına uğramış felaketzedelerdeniz. Üç gün evvel İstanbul’un işgal edileceği haberi alındı. bunda bilhassa İslam kanı dökmek ve bilhassa dökülen İslam kanlarıyla yine İslamları mahkum etmek cihet hainanesi düşmanlarımızca düşünülmüştü. Bunun için gereken emir ve tebligat yapıldı ve ben bizzat harbıye nezaretinde gece gündüz mevcut bulundum. o gece ingilizler otomobillerle İstanbul, üsküdar, beyoğlu muhitine bahriye efradı çıkararak lazım gelen noktaları tuttular ve sırf fesat başlangıcı olmak üzere şehzadebaşı’ndaki 10. Kafkas Fırkası Karargahında bulunan karargah efradı üzerine hücum ederek mızıkacı erleri şehit ettiler.(kahrolsunlar sadaları) Mızıkacı erleri meydana çıkararak birer birer öldürdüler. bir kısmı pencereden aşağı atıldı, bir kısmı yataklarında öldürüldü, bunların resimlerini fransızlar çıkarıp Avrupa’ya gönderdiler.(Allah rahmet eylesin sadaları) Ancak evvelce verilen talimat ve daha sonra yapılan yayınlar sayesinde erler silahlı olarak sokaklarda bulunmadı. Kışlalara çekildi. hiçbir tarafta kimsenin burnu kanamaksızın ingilizlerin fesatçı maksatla hazırladıkları tertip ve teşebbüsleri tanrıya şükürler olsun yalnız beş on neferin şehadetiyle neticelendi. O sırada İngilizler harbiye nezaretini işgal ederek benim nezaret odasına kadar süngülü neferlerini soktular. Lazım gelen emirleri vermekliğimi tebliğ ettiler. Zaten evvelce emir verildiği için ben kendilerini sükutla karşıladım. Ancak göğüsüne düşman süngüleri dayanmış bir harbiye nazırı istanbul’un artık hür ve hilafet makamı meziyetini görmüş bir harbiye nazırı sıfatıyla pek üzgün bulunuyordum. Derakab sadrazam’a malumat verdim. Kabinenin toplanmasını emretti. O sırada 400’den fazla iki sıraya dizilmiş süngülü İngiliz eratı arasından geçerek kapılara birikmiş ermeni ve rum ahalinin hakaretli nazarları arasında( kahrolsunlar sadaları ) geçerek sükûnetle babıâli’ye gittim. Hükümet lazım gelen protestoyu herhalde milletin şerefine lâyık bir surette yazmakta kusur etmedi ve o sırada gerek milli meclis’e karşı yapılmakta olan ve gerekse meclisi milliye karşı yapılmış ahvali, gerek askerlerimizin uyurken öldürülmesini protesto etti. Bilhassa harbiye nezaretine karşı yapılmış tecavüzü protesto etti.

Ancak İngilizlerin maksadı etrafı korkutmak için nezaret makamında bulunmuş bir takım zevatı ellerine kelepçe vurarak yalın ayak, başı kabak, yük otomobillerine atarak hareketle şuradan buradan toplattıklarını haber aldım. Sebebi sorulduğunda hiçbir cevap alamadım. Mesele münevverlere karşı büyük bir tehdit savurmak ve İstanbul’da hakimi münferit kesilmek istedikleri anlaşılıyordu.

Cuma selamlığına gittiğim sırada zâtışâhane’nin selamlığa çıkıp çıkmamasını ingilizlere sormağa mecbur olduk. çünkü efendiler silahlı bir neferin dışarı çıkmasına müsade etmiyorlardı. Halbuki zatışahane ve makamı hilafet şimdiye kadar tabii kuvveti cismaniye göstererek silahlı bir askeri kıta arasından adet olduğu üzere camii şerife teşrif buyurmaları lazım geldiğinden biz buna şüphesiz cesaret edemedik. Böyle bir vaziyette ingilizlerin gelip silahları toplaması suretiyle hilafet makamını büsbütün hakir mevkiye düşürmesini istemedik. Böyle bir vaziyette taviz vermeye mecbur olduk, asker göndermeye yalnız denizcilerden 50 kişilik bir müfreze gitti. Daha sonra İngilizler müsaade istediler, sırf maiyeti seniyede bulunan biraz asker geldi. Onlarından arasından zatışahane çok üzgün olarak geçerek camii şerife teşrif buyurdular.

İsmail Fazıl Paşa* – Hangi camiye paşam?

Fevzi Paşa – (devamla) Yıldız’da Hamidiye Camiine efendim. Namazdan evvel beni kabul ettiler, fevkalade müteheyyiş bulunuyorlardı. Buyurdular ki ben böyle azabı elim içinde camiye gitmek istemiyordum. Fakat vazifei diniyedir. Vazifeyi diniyeyi geri bırakmayı münasip görmedim. Cenabı hakka karşı bir ibadettir, ancak elli senelik mesainin gerek benim ve gerekse sizin kabinenin üzerine yıkıldığını görmekle fevkalade üzgünüm. Enkazın altında ezildik, diyerek teessüf buyurdular. Ayağa kalktılar, birkaç defa büyük üzüntü ile bendenize hitap ettiler. Teselli verecek hiçbir şey yoktu. Birkaç defa ingilizler harp gemilerinin toplarını çevirmişler, güya uzaktan atılamazmış gibi köprüye kadar sokularak zırhlıların bir kısmıyla her türlü tehditleri yapmakta kusur etmemişlerdi. Oradan çekildik, hergün yeni tevkifler ve tehditlerle karşılaşıyorduk. Zatışahane ertesi günü selamlıkta bendenizi tekrar kabul buyurdular. Dediler ki; aman anadolu ile irtibatı temin ediniz, bendeniz dedim ki; irtibat müheyyadır, ancak ingilizler mani oluyorlar. Her bir telgrafımızı kontrole tabi bulunuyorlar. Şüphesiz her bir suhuleti gösteriyoruz, ancak ingilizler tarafından duçar olduğumuz güçlük bizi büyük bir tazyik içerisinde bulunduruyor. Bu maruzatın üzerine; sakın siz çekilmeyiniz ve anadolu ile irtibat tesis ediniz buyurdular. Bendeniz bu ferman üzerine yaverimi göndermek hususunda teşebbüs ettiğim gibi kabine de bazı zevatın gönderilmesine teşebbüs etti. İngilizler muvafakat ettiler. Gönderildiğini ve her bir taraftan da bazı kolordularla irtibatlarımız arzettiğim vakit fevkalade memnun oldular. Ve bu suretle meselenin hüsnü suretle hallolacağını ve İstanbul’un işgalinden ingiltere’nin beklediği gayenin artık kaybolmak üzere bulunduğu hissolunuyordu. Biz de memnunduk. Bu sırada efendiler, bendeniz, üzerinde vaki olan tazyikler de kaldırıldı. Çünkü samimiyetle ingilizlere diyordum ki; tehdit ile birşey yapamazsınız. Siz bizi tatmin ederseniz hayat bahşedersiniz, biz herşeyi yapmaya hazırız ve bu tatmin de benimle olmaz, belki kabineyi tatmin ediniz, bu ricamız aksi tesir yaparak hergün kabineye nota bombardımanı başladı, gece gündüz şu şöyle olmuş, bu böyle olmuş gibi en ufak şeylerle kabineyi taciz ederek çekilmeye icar ettiler.

Filhakiki kabine de bir iki hafta müddetle baskıya dayandı. Bu tazyiklerin esasını efendiler kuvayi milliye’nin red ve kabahatlendirilmesi teşkil ediyordu. Kuvayi milliyeyi reddediniz diyorlardı. Bizce kuvayi milliyenin haksız işgallerden ortaya çıktığını, izmir’in işgalinde yunanlıların birçok zulüm yaptıkları Avrupa’nın bitaraf devletler tarafından tasdik olunduğu görünürde iken bizim kuvayi milliyeyi ve bu tazyikten doğmuş cepheyi reddetmemiz doğrudan doğruya milletimize bir ihanet olurdu. Biz bunu yapamayız.( alkışlar) İzmir’in bununla beraber şark vilayetlerinin tecavüzüne uğrayacağına dair sık sık rivayetlerin ortaya çıkması ve bir pontus hükümetinin trabzon, samsun havalisinde karadeniz sahillerinde zuhur etmek üzere bulunduğuna dair pek çok havadislerin dolaşması, büsbütün milleti heyecana getirdi ve bu suretle kuvayi milliye teşekkül etmiştir. Bu teşekkülden maksat milletin haksız olarak duçar olduğu saldırılara karşı ırz ve namusunu meşru bir surette savunma ve muhafaza etmek istiyordu. Orduyu kullanamıyoruz, millet bunu görüyor. tabii meşru nefis müdaafasında bulunuyor, milletin bazı harekâtı vardır. Biz bunu reddedemeyiz. Ancak şunları reddederiz. Kuvayi milliyenin namına bazı taşkınlıkların harekatı vardır, millete bazı yerlerde fenalık yapanlar bazısını öldürür, bazısını kaldırır, bu harekat milletin arzusu dahilinde değildir. Keyfi bir takım ticaret yapanları reddetmek istiyoruz. Fakat umumiyet itibariyle kuvayi milleye namına bir reddiye yazmak doğrudan doğruya kendisini iskât etmek demektir. Hükümet ancak milletin arzusu ile ve millete faydalı olmak için iktidar mevkiine gelir. Milletin zararı için mevkii iktidarda duramaz. Bizim bu nota teatisi esnasında tekrar bir olay oldu. Dediler ki nerde Kuvayi Milliye köprüleri bozdu ise oradan İstanbul’a erzak gelmiyor.

Istanbul aç kalırsa kuvayi milliye evvela sorumludur. Sonra da siz sorumlusunuz, çünkü Kuvayi Milliyeyi reddetmediniz, ve bu devirde şunu da söylemekten çekinmediler ki biz Amerika’dan un getireceğiz, fakat bunu hristiyanlara vereceğiz, İslamları düşünmeyeceğiz.(kahrolsunlar) Maksat bize tazyik edip, illaki Kuvayi Milliye’yi red ve tel’in ettirmekti. Tekrar bendeniz bunu üzerine telgraflar yazdım. Aman köprüleri bozmayınız, erzak gönderiniz buraya, biliyordum bunların tesiri olamazdı. Nihayet efendiler bir nota yazdık. Şimdiye kadar arzettiğim hususatı tafsilatlı olarak hikaye ettik, çünkü bu arzettiğim maddelerin bir kısmı hariciyemize giriyor, şifahi notalarla, şifahi takrirlerle anlatılıyordu. Bunlar tarih sayfalarına geçmeyecek ve inkâr edecekler diye bunları tafsilatlı olarak yazdım. Bir nota yazdık ve bu notada dedik ki bizim maksadımız sulhü sağlamaktır ve bu sulh ile biz bizzat osmalıların memleketini kurtarmak değil, dünya sulhûnü temin edeceğiz. Millete kabul ettireceğiz ve sizin bize bahşedeceğiniz adilane şartlarla sulh yapacağız. Ve millete ayrılık gayrılık olmama hissini bizim kabine tekeffül ediyor, bu kadar sulhe istekli ve kendisini ortaya atan bir kabineyi ne yolda telakki edecektir?

Düşmanlarımıza bunu anlatmak istiyorduk, madem avrupa sulh istiyor, sulh yapıldıktan sonra açıklanacaktır. Biz bunu tekeffül ediyoruz. Biz yapacağız diyoruz, bu gayet ağır, belki altından çıkamayacağımız müşkülata vatan aşkıyla giriyoruz. Fakat acaba ingilizlerin fikri nedir? İngilizlerin teklifi nedir? Bunu anlamak efendiler, ingilizler bu teklifimizi kabul etmediler.(hay hay sadaları) Ve bunun üzerine bir mazbata yazdırdık. Babıâli’de kabinenin sulhçü siyaseti ingilizlerce kabul olunmuyor ve İngilizlerin maksadı bizim içimize nifak sokarak birbirimize düşürmektir. ( kahrolsunlar sadaları) Maalesef bir heyet de bulmuşlar, harb istiyorlar. Fakat böyle bir harb ki kendilerinin burnu kanamaksızın birbirimize düşürmek ve harbetmek istiyorlar. Yine maatteessüf zatışahane tazyik içinde bulunduğu için biz durduk, tahammülün fevkinde baskıya uğradık, en nihayet bize dediler ki, efendiler… Gayet ağır muameleye duçar olacaksınız, yani bizi babıali’den süngü ile atacaklar, bunu ihsas ettiler. Biz buna tahammül edecektik. Ancak o zaman hükümet merkezi istanbul’da kalamazdı. Biz çekildik, bizden sonra kabine bir iki gün kurulamadı, ancak tabi malumatımız var. Bu kabinenin teşekkülü ile beraber benim temasa geldiğim gerek o kabine erkânından zevatın, gerekse harbiye nezaretinde bulunan arkadaşlarımdan aldığım bilgiye nazaran kabineye tazyik icra ettiler, fetvayı veriniz diye. Nihayet o fetvayı aldılar. Malumunuz olduğu üzere o fetva ingiliz süngüsü ile alınmış İslâmı sinesinden birbirine düşürmek için, ilk defa yazılmış acı bir vesikadır. Milletin hakikat hissi ümit ederim ki bu fecaatı görecek ve bunun ehemmiyetini sıfıra indirecektir. ( şüphesiz sadaları )

Refik Bey* – Zaten yoktur, inmiştir.

Fevzi Paşa (devamla) – Efendiler, bendeniz İstanbul’dan daha evvel çıkmak istiyordum. Ancak temasım evvela ingilizlerin siyasetini anlamak hususuna matuf idi. Anladım. bunda hiç şüphem kalmamıştır. Saniyen ingilizlerin askerlikçe ne yapacaklarını tedkik etmek idi. Bunların en büyük arzuları içimizdeki bazı hayinleri teşvik ederek millet arasına kan düşürmek ve bu kan ne kadar genişlerse işleri o kadar kolaylaşacaktır. Ve bunu söylemekten de çekinmiyorlardı. Yani en ağır ne olursa olsun bizi mahvedecek, sulhü imza etmeye rıza göstermiyoruz, biz buna rıza gösterecek bir heyet bulacağız, fakat rıza gösterecek heyet millet namına olsun, buraya dikkat isterim.

Müşfik Bey* – Kabul etmez millet.

Fevzi Paşa (devamla) – Yani diyorlar ki, sulhü milletle yapacağız, bunun için siz milleti elinize alınız, millet elimizde deyiniz, ondan sonra biz sulhü yaparız. bu ne demektir efendiler? Birbirinizle boğazlaşınız, kuvvetsiz ve zayıf kalınız, biz de bir ingilizin burnu kanamadan Anadolu’yu istila edelim, sizi esir edelim demektir.( kahrolsunlar sadaları) Allah’ın lutfundan kuvvetle umud ederim ki ingilizler şimdiye kadar bir çok şeylerde aldandıkları gibi – Çanakkale hücumunda olduğu gibi – bu meselede de aldanacaklardır.( alkışlar ) Bunları aldatan efendiler birkaç haindir. Ve bu hainler içimizde ne kadar az olursa, biz birbirimizle nifak halinde ne kadar azimkârane hareket edersek, ingiliz planı tamamıyla ve o kadar çabuk suya düşecektir. Bizde bir fenalık ortaya çıkarsa, derakab bastırılır ve ingilizler görürlerse Türkler tek bir kitle halinde kendi hayat haklarını istiyorlar, bunu görürlerse efendiler, istikbalimizi kurtardık demektir. (alkışlar)(inşallah sadaları) Bendenizin hissiyatı bundan ibarettir, hürmetlerimi arz ederim efendiler.(teşekkür ederiz sadaları)

Reis Paşa* – Paşa hazretlerinin verdiği bu izahatı bastırıp yayınlasak.(hay hay sadaları) Çelebi Hazretleri İstanbul’da bir heyetin izamı hakkında verdikleri takriri bu izahattan sonra geri alıyorlar.(alkışlar)[2]



[2] no’lu dipnot ile ilgili… Mareşal Fevzi Çakmak’ın Sultan Vahidettin’i Meclis kürsüsünden savunduğunu gösteren meclis tutanağı

***

M. Kemal Atatürk ve avenesine verilen idam fermanından dolayı, Sultan Vahideddin’e artık kimse hain diyemeyecek… Diyenler müfteri olurlar.
KAYNAKLAR:

[1] T.B.M.M. Gizli Celse Zabıtları, 24 Nisan 1336 (1920), Devre: 1, İçtima: 1, 2 nci in’ikat – 4 ncü celse, Cilt : 1, sayfa 9.

[2] T.B.M.M., Zabıt Ceridesi, Devre 1, İçtima senesi 1, İçtima 5, 27.4.1336 Salı, ikinci celse, cild 1, sayfa 90-93. (Meclis Tutanakları)




Zoruma gideni içime attım...
Şimdi kolayıma geldiği kadarıyla birleştiriyorum kelimeleri...
Neyi ne kadar anlatabilirki insan?Yaşadığı hep kendine..Acısının tadı sadece
kendine..



Sohbet Sitemiz Hakkında Bilgi Almak için Tıklayınız



Usta isimli Üye şimdilik offline konumundadır  
Paylas Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bookmarks

Tags
ancak, bir, biz, kadar, kuvayi


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
You may not post new threads
You may not post replies
You may not post attachments
You may not edit your posts

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz klasörü seçiniz

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
**M. Kemal Atatürk’ün Sultan Vahidettin’i savunması** Usta Ecdadımız 0 19-05-21 13:39
Atatürk’e verilen idam fetvasından dolayı Sultan Vahidettin’e hain denilemez Usta Ecdadımız 2 19-05-21 13:34
Genç lider mareşal oldu angelica Türkiye Haberleri 0 18-07-12 10:56
Mareşal Fevzi Çakmak'ın sır gibi sakladığı gerçek KaRaMeL Arşiv 0 07-06-10 01:30
Fevzi Çakmak Anaokulu Karatay Konya ölüm Arşiv 0 23-05-10 00:12


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 22:02 .


Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Sohbet Chat Sohbet Odaları